20 Şubat 2016 Cumartesi

ŞİDDET EŞCİNSELLİĞE DEĞİL, HOMOFOBİYE!

Toplum,kadın ve erkek cinsiyetlerine bazı rol ve sorumluluklar yüklüyor. Bir çok insan bu toplumsal baskılardan dolayı cinsel yönelimini gizliyor ya da bastırmaya çalışıyor. Bu durum toplumda ayrımcılığa, nefret söylemlerine ve cinsel şiddete yol açıyor.


Toplum baskısına yenilmeyip, cinsel yönelimlerini özgürce ifade etmeyi başarabilmiş, Türkiye'nin ilk eşcinsel evliliğini gerçekleştiren,Emrullah Tüzün-Ekin Keser çifti bu süreçte yaşadıkları zorlukları bizlere anlatıyor.


Ekin Keser (solda) Emrullah Tüzün (sağda) çifti


              
         Maltepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğr.Gör. Sabahattin Güllülü
Popüler kültürde kişilerin cinsel yönelimlerine getirilen tanım, sınıflandırma ve yargılar, insani hakları ihlal edecek sonuçlara sebep oluyor.Bilim adamları cinsel yönelimin sonradan tercih edilen bir seçim olmadığını, doğuştan gelen kazanımlar olduğunu iddia ediyorlar. Fakat buna rağmen, toplumda farklı cinsel yönelimler kargaşalara yol açıyor. Bu kargaşaların doğuş nedenlerini Maltepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğr. Gör. Sabahattin Güllülü bizlere anlatıyor.

Homofobi nedir? ve toplum üzerinden nasıl değerlendirirsiniz?

Homofobiyi eşcinsellere ve ya eşcinselliğe karşı duyulan nefret,korku ve ayrımcılık olarak tanımlayabiliriz. Homofobi genel olarak bu şekilde tanımlansa da bir kişinin kendisinin eşcinsel duygular hissetmesi durumunda yaşadığı derin korkuyu da tanımlar.

Farklı cinsel yönelimler denildiğinde Türk toplumunda neden hep bir duvarla karşılaşıyoruz?
Türk toplumu'nun ataerkil bir yapıya sahip olması ve toplumca cinselliği olması gerekenden farklı bir boyutta görmesi toplumda çok fazla cinsiyetçi sorunların oluşmasına sebep oluyor. Aile yapısı incelendiği zaman ise dini ritüellerin, örf ve adetlerin toplum hayatında büyük yer tuttuğu farkediliyor. Din olgusu üzerinden değerlendirildiğinde de dini kuralların, eşcinselliğe ve ya cinsel yönelimlere karşı olumsuz yaklaşım sergilemesi toplumun bu konuda önyargılarının oluşmasına sebep olabiliyor.

Toplumda cinsel yönelimi yüzünden baskı ve şiddet gören insanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bireylerin bu konuda toplumsal duyarlılığı sizce nasıl olmalı?

Bu konuda duyarlılığın sağlanması tabiki de çok önemli fakat önemli olan cinsel yönelim kavramlarının toplum tarafından ne şekilde algılandığını saptayabilmek.Toplumun bu kavramı bir hastalık ve uzak durulması gereken bir kavram olmadığını kabul etmesi gerekir. Zaten bu tarz olgular doğru algılanıp, benimsenirse nefret söylemleri ve cinsel şiddet büyük ölçüde ortadan kalkacaktır. Önemli olan yaşadığımız toplumun bu konuda doğru kanallar tarafından bilinçlendirilmesidir.

Bir bireyin sırf cinsel yöneliminin farklı olması gerekçesiyle iş hayatından, okul hayatından ve sosyal hayattan soyutlanıp, ayrımcılığa maruz bırakılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cinsel haklar temel ve evrensel insani haklardandır. Dolayısıyla toplum, tüm bireylerin insan haklarını destekleyip, saygı gösterecek bir mekanizmaya sahip olması şarttır. Fakat mevcut kültürün içinde barınan tabular , eğitim düzeyinin seviyesi gibi olumsuz durumlar bu mekanizmanın düzenini bozabiliyor. Bu düzen bozulduğunda ise ayrımcılıklar ve sınıflandırmalar kendini göstermeye başlıyor. Bu da toplumda büyük bir kargaşaya ve bunalıma sebep oluyor. Bireyin cinsel yönelimi öne sürülerek soyutlanması insani haklar açısından kabul edilemez bir durum. Bireylerin insani haklarını güvence altına almak için toplumdaki saygı mekanizmasını sağlamlaştırmak gerekir. Bu noktada aslında vatandaş olarak hepimize çok büyük görevler düşüyor.



Gözde Yazıcıoğlu

Tür :Multimedya Haber

Görüntüler : Gökçe Deniz


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder